Kahve Kalitesindeki Biyotik ve Abiyotik Faktörler
Kahve kalitesini belirleyen en önemli unsurlardan birisi de kahvedeki biyotik ve abiyotik faktörlerdir. Kahve bir ağacın meyvesi olduğu için tarımsal olarak bazı negatif etkilerle karşı karşıyadır.
İlk olarak biyotik faktörlerden bahsedebiliriz. Biyotik faktörler adından da anlaşılacağı
üzere yaşayan canlı organizmalar tarafından meydana gelen yıkımlardır. Bunlar
genellikle böcekler, bakteriyel ve mantar hastalıklarıdır.
Kaliteli ve canlı bir kahve ticareti için kahve ağaçları uygun besin ve kimyasalla desteklenmelidir. Zirai kimyasalları karşılayabilen çoğu çiftçi, bunları üretkenliği ve geliri arttırabilmek için kullanır. Kahve mahsulü milyonlarca çiftçinin tek geçim kaynağıdır ve böcek, mantar gibi tehditlerle karşı karşıya olduğu için mahsulü yok edebilir. 2013'te başlayan ve Orta Amerika ile Güney Meksika'yı kasıp kavuran pas salgını, kahve çiftçilerinin çaresizliğinin keskin bir hatırlatıcısıydı. Bu bölgelerde tahminen 4 milyon insan kahveye bağımlı ve sadece Guatemala'da yarım milyon çiftçi kahve yetiştiriciliği ile ilgilenmektedir. Çiftçiler küresel boyutta % 30-70 oranında zarar bildirdi ve çoğu işsiz kaldı.
Guatemala, Honduras ve El Salvador’da olağanüstü hal ilan edildi. Mantar ve böcekler bitkileri ve kirazları o kadar yoğun etkileyebilir ki çekirdek gelişimi ve kalitesi direkt olarak etkilenebilir. Bazı durumlarda, küçük enfeksiyonlar veya parazitlik bile, çekirdeğin fiziksel özelliklerini veya yeşil çekirdeğin içecek kalitesi potansiyelini etkileyebilir. Problemli çekirdeğin büyük bir yüzdesi, çekirdeğin olgunlaşması sırasında mantar veya böcek parazitliği tarafından gerçekleşir.
Dünya çapında kahvede yaygın olarak tanınan 16 mantar
hastalığı bulunmaktadır. Bunlardan en yaygın beş tanesi sırasıyla; Dut lekesi
veya Demir Lekesi (Cercospora coffeicola), Kahve Meyvesi Hastalığı (Colletotrichum
kahawae), Amerikan Yaprak Lekesi (Mycena citricolor), Pembe Hastalık (Corticium
salmonicolor) ve Yağlı Leke (Colletotrichum spp.) bulunmaktadır.
Böcekler için, kahve plantasyonlarında rapor edilen 900 den
fazla zararlı böcek türü bulunmaktadır ve bunların başında çekirdeklerdeki ana
zarardan sorumlu olan ‘’Kahve Çekirdeği Kurdu (CBB) (Hypothenemus hampei)’’gelmekte.
Bununla birlikte, bazı böcekler, kirazlara doğrudan zarar vermede veya farklı
meyve sinek türleri (Ceratit capitata, Trirhithrum spp., Anastrepha ludens),
Antestia böcekleri (Antestiopsis orbitalis) gibi istenmeyen tatlara yol açan
mikroorganizma enfeksiyonları yoluyla yerel olarak önemli bir rol oynayabilir.
Kahve kirazları ve çekirdeklerindeki bu tarla hasarlarının yanı sıra, depolama
sırasında kahve çekirdeklerine, çekirdeklerle beslenen kahve biti (Araecerus
fasciculatus) musallat olabilir. Şiddetli etkilere sebep olabilen bu böcek türü
kahve çekirdeklerini kavurma öncesi tamamen kullanılamaz hale getirebilir.
Genel olarak, kahve bitkilerindeki zararlıların ve hastalıkların zararları
kahve bitkisini zayıflatacak ve dolayısıyla hem verimi hem de kahve kalitesini
etkileyecektir.
Kahve Çekirdekleri ve Kirazları Etkileyen Başlıca Mantar
Hastalıkları:
Genelde kirazlardaki mantar enfeksiyonu, meyvelerin yumuşak
pulpa dokusunun (mezokarp) istilası ile başlar. Kiraz gelişiminin erken
aşamalarında enfeksiyon, meyvenin düşmesine neden olabilir.
Bununla birlikte, daha agresif enfeksiyonlarda, mezokarpın
endosperme yapışması problemi ortaya çıkar. Bunun sonucu olarak parşömen
(endokarp) ve çekirdek (endosperm) etkilenir. Polifenolik bileşik oluşumuna
bağlı olarak çekirdek lekeleri oluşur veya mantarın çekirdeği tüketimi
nedeniyle çürümüş siyah doku ortaya çıkar. Çekirdek nemi% 12'nin altına
düştüğünde mantar büyümesi dursa da, hasarlar kalacak ve olumsuz bir estetik
etki yaratacaktır. Şekerler gibi endosperm bileşenlerinin bozulması veya mantar
metabolitlerinin birikmesi, sert ve odunsu fincan özelliklerine sahip daha
düşük kaliteli bir kahveye yol açar.
Berry lekesi veya Demir Lekesi (Cercospora coffeicola) dünya
çapında en yaygın meyve sorunudur ve bunun kahve plantasyonlarının yetersiz
beslenmesiyle ilişkisi, özellikle azot eksiklikleri açısından iyi
bilinmektedir. Kahve meyvesi hastalığı (Colletotrichum kahawae), şimdiye kadar
yalnızca Afrika'da bulunan yıkıcı bir patojendir. Daha şiddetli formunda,
mantar meyveyi yeşil aşamada (çiçeklenmeden 4 ila 14 hafta sonra) istila eder
ve sonunda kirazın üzerini kaplayan, çekirdek gelişimini ve kalitesini
etkileyen koyu kahverengi lekeler oluşturur. Daha hafif bir saldırı,
enfeksiyonun meyve olgunlaşana kadar gizli kaldığı bir mantar dokusu (kabuk)
oluşumuyla sonuçlanır, bu da çoğunlukla posa dokusunu etkiler ancak çekirdeği
etkilemez. Hastalığı kontrol altında tutmak için periyodik olarak fungisit
uygulamaları gerekmektedir. Genetik dirençli yetiştirilen kahve varyasyonları
ile daha etkili bir çözüm de bulunmuştur. Son olarak, Amerikan Yaprak Lekesi
(Mycena citricolor) ve Pembe Hastalık (Corticium salmonicolor), sabit yüksek
nem ve sıcaklık sebepli problemlerdir. Güneş ışığına maruz kalmanın azalması,
dolayısıyla yıl boyunca yağmur dağılımına göre çiftlikteki gölge ağaç seviyeleri
ayarlanmalıdır. Zamanında önleyici fungisit uygulamaları ile kombine edilerek
bu patojenlerin görülme sıklığının azalması sağlanabilir.
Kahve Çekirdekleri ve Kirazları Etkileyen Başlıca Böcekler:
Küçük CBB Böceği (Hypothenemus hampei), kahve meyvelerini
uzun mesafeden algılar. Kirazın ucunda bir delik açar ve çekirdeklere bir tünel
açarak bakteri ve mantar enfeksiyonlarına yol açar. Larvaların besleneceği
çekirdeğin içine yumurta bırakarak endospermin yapısına ve bileşimine zarar
verir. CBB tarafından istila edilmiş çekirdeklerle hazırlanan bir fincan kahvede
fermente veya küflü tat gibi istenmeyen tatlar ortaya çıkmaktadır.
Birinci sınıf kahve pazarları için CBB hasarına tolerans
sıfırdır. CBB sadece kahve kalitesini etkilemekle kalmaz, aynı zamanda çekirdek
ağırlığını da düşürerek pazar değerinin düşmesine de neden olur. İstila edilmiş
kahve meyveleri ortalama % 10 ile 45 oranında ağırlık kaybeder. Bu da bir
çiftçinin şiddetli saldırılar altında üretiminin neredeyse yarısını
kaybedebileceği anlamına gelir. CBB ayrıca ciddi bir kirletici olan okratoksin
sentezinden sorumlu mantarların (Aspergillus ochraceus, Aspergillus niger ve Penicillium
viridicatum) büyümesine izin verdiği için gıda güvenliği sorunları da yaratabilir.
CBB için etkili bir genetik direnç belirlenmediğinden, tarlada istila
seviyelerini % 5'in altında tutmak için tarımsal uygulamalar, biyolojik ve
kimyasal kontrolleri birleştiren entegre zararlı yönetimi gereklidir.
Abiyotik Faktörler:
Sıcaklık:
Kahve ağacının fizyolojik aktivitesi üzerindeki optimum
sıcaklık aralıkları Arabica için 15 ila 24 ° C'dir. 25 ° C'nin üzerinde
fotosentetik oran azalır ve yapraklar sürekli yüksek sıcaklıklara (30 ° C'nin
üzerinde) maruz kaldığında zarar görür. Sürekli olarak yüksek ışınıma maruz
kalan yapraklarda klorotik belirtiler gelişir. Yüksek sıcaklıklar yaprakların
beyaz veya sarı renk değiştirmesine neden olur. İlk etki genellikle yaprak
kenarları ile sınırlı olsa da, rengi bozulmuş alanlar tekdüze değildir.
Şiddetli şekilde etkilenen yaprakların boyutu küçülür, genellikle şekli bozulur
ve beneklenir, sonunda yanabilir ya da düşebilir. Parlak güneş ışığında olduğu
gibi yüksek bir sıcaklığın ardından düşük bir sıcaklık olduğunda semptomlar
daha da şiddetlidir. Ciddi durumlarda, ikincil ve üçüncül gövdelere doğru aşırı
dallanma meydana gelir, sürgün uçları kararır, deforme olur ve büzülür. Günlük
sıcaklık değişimlerinin etkisi nedeniyle oluşan bu durum 'sıcak - soğuk hastalık'
olarak bilinir. Robusta kahveler için sıcaklık daha yüksektir; optimum aralık
24 ila 30 ° C'dir. Ağaç, ara sıra 7 ° C kadar düşük bir sıcaklığa dayanacaktır,
ancak 15 ° C'lik uzun süreli sıcaklık farkları zararlıdır. Meyve ve yapraklar 5
° C'de yerlere düşmeye başlamaktadır.
Nem ve Bulut Örtüsü:
Yüksek nem su kaybını azaltırken, düşük nem oranı
artıracaktır. Kurak mevsimdeki nem seviyesi bu nedenle önemlidir. Yüksek nem,
bitkiler üzerindeki stresi azaltır ve bitkilerin zarar görmeden yaşayacağı
yağmursuz dönemi uzatır. Bulut örtüsü, sıcaklığı düşürmenin yanı sıra
genellikle artan neme neden olur ve bu nedenle uzun geçecek kurak bir mevsimde
avantajlı olabilir. Işık yoğunluğunun aşırı derecede azaldığı olağanüstü durumlarda,
düşük yapraklar yeterli ışık almayacaktır. Bu, aktivitelerinin azaldığı
sıcaklıklara ulaşmayacak olan üst yapraklar tarafından kısmen telafi
edilebilir.
Rüzgâr:
Aşırı kuvvetli rüzgârlar ağaçlara fiziksel zarar verebilir.
Sapları kırmak için gerekli şiddetin altındaki rüzgâr, su kaybını ve
dolayısıyla ağaçlardaki nem stresini artırır. Rüzgâr soğuksa, düşük sıcaklığın
etkileri vurgulanır, böylece 'sıcak ve soğuk hastalık' daha şiddetli olur.
Rüzgâr sıcaksa, açıkta kalan yapraklar solabilir ve hatta ölebilir. Her iki
durumda da bitkisel büyüme ve mahsul verimi azalır. Maruz kalan durumlarda iyi
bir rüzgâr siperi şarttır.
Rakım
Rakım, sıcaklıkla ilgilidir. Bu nedenle, ekvator
bölgelerinde arabica, deniz seviyesinden 700 metreye kadar büyüyen robusta ile
1.000 ila 2.000 metre arasında kalan bir yayla mahsulüdür. Ekvatordan uzaklık
arttıkça, arabica sık veya uzun donlarla sınırlanana kadar azalan rakımlarda
değerli bir ürün olmaya devam edecektir.
Çevre ve Güvenlik Kaygıları ile Pestisit Kullanımı:
Kahvenin pestisit kalıntıları ile kontaminasyonu, kahve kalitesi için giderek artan bir endişe kaynağıdır. İklim değişikliğine bağlı olarak artan kahve kalite standartları, artan haşere ve hastalık salgınları, daha fazla pestisit kullanımını teşvik edebilir. Bununla birlikte, diğer mahsullerle karşılaştırıldığında, pestisit kullanımı kahve mahsulünde oldukça düşüktür, bu da pestisit kalıntılarının kavurmadan önce çekirdeklerde nadiren bulunduğu anlamına gelir. Bu nedenle, sadece çevreyi değil, aynı zamanda insan sağlığını ve kahve kalitesini koruyarak daha temiz ve daha güvenli bir kahve üretimi sağlayabilecek organik, çevresel olarak sürdürülebilir ve düşük maliyetli alternatifler için araştırma yapmak önemlidir.
Kaynaklar
1. Lucas Louzada Pereira Taís Rizzo Moreira - Quality
Determinants In Coffee Production
2. The Craft and Science of Coffee – Britta Folmer
Yorumlar
Yorum Gönder